Çoğumuzun hayatındaki ilk pandemi deneyimi olan ve son 3 yıldır tüm dünyayı kasıp kavuran COVID-19, başladığı günden bugüne 6.6 milyon ölüme sebep olmuştur. Dünya toplumlarının eve kapanmasına neden olan, ekonomileri buhrana sürükleyen bu pandeminin etkeni olan virüs, yavaş yavaş mevsimsel üst solunum yolu enfeksiyonu etkenleri arasında yerini alırken, pandemi günlerini de maziye yolcu etmeye hazırlanmaktayız. Oysa ki Diyabetin (şeker hastalığının) her yıl yaklaşık 1.5 milyon insanın ölümüne neden olduğunu ve bu rakamın da 20 yılda 30 milyon kişiye denk geldiğini düşünürsek asıl pandeminin yıllardır yanıbaşımızda olduğunu idrak edebiliriz. Ayrıca bu pandemi, etkisini de kaybetmiyor, aksine her geçen yıl güçlenmekte!
Diyabet, açlık kan şekerinin 126 mg/dL üzerinde olması, HbA1c (üç aylık şeker değeri)'nin 6.5'in üzerinde olması ve/veya 75 gram şeker yükleme testinde 2.saat kan şekeri değerinin 200 mg/dl ve üzerinde olması ile tanı konan bir hastalıktır. Hastalığa yakalanan kişi hastalığın ilk aşamalarında herhangi bir rahatsızlık hissetmeyebilir. Ancak özellikle kan şekerinin 300mg/dl'nin üstüne çıkmaya başlaması ile birlikte ağız kuruması, çok su içme, çok idrara çıkma gibi şikayetler başlar. Diyabet tanısı alan bireylerde hedef hızlıca kan şekerinin ideal seviyelere düşürülerek diyabetin komplikasyonlarından (sebep olduğu hastalıklardan) korunmasıdır.
Diyabetin komplikasyonları arasında en korkulanları diyabetik retinopati (görmede azalma), diyabetik nefropati (diyabete bağlı böbrek yetmezliği gelişmesi) ve diyabetik ayaktır (diyabete bağlı iyileşmeyen ve en sonunda ayağın kaybedilmesine sebebiyet verebilen yaralar). Ancak kalp krizi ve iskemik inme (felç) gibi damar tıkanıklığı hastalıklarına en çok yol açan hastalık da yine diyabettir ve bunlar da çok ciddi komplikasyonlardır. Bir hasta, kan şekeri 300-400 mg/dl seviyelerindeyken dahi herhangi bir şikayet hissetmeyebilir, ancak tedavi olmaz ve önlemini almazsa aylar ve yıllar içinde yukarıda saydığımız komplikasyonlar gelişebilir, hastanın yaşam konforu bozulur ve yaşam süresi kısalır. Bu nedenle diyabette erken teşhis, komplikasyonların önüne geçerek hayat kurtarıcı olur!
Diyabetin tedavisinde öncelikle her aşamada yaşam tarzı değişikliği (kilo verme, sağlıklı ve kilo verdirici bir diyet uygulama, spor/egzersiz, zararlı alışkanlıklardan uzaklaşma) büyük önem arz etmektedir. Bu önlemleri uygulamasına rağmen başarılı olamayan hastalarımıza değerlendirme sonuçlarına göre hap ya da insülin tedavisi uygulanabilmektedir.
Giresun Eğitim ve Araştırma Hastanesi İç Hastalıkları anabilim dalı bünyesinde bulunan 1 endokrinoloji profesörü, 1 endokrinoloji uzmanı, 3 iç hastalıkları öğretim üyesi, 4 iç hastalıkları uzmanı, diyetisyenler ve diyabet eğitim hemşiresi ile birlikte diyabetle mücadele eden güçlü bir kadroya sahiptir. Polikliniklerimizde hastaların teşhislerini koyup tedavilerini planladıktan sonra diyetisyenimize yönlendirerek beslenme programlarını planlıyor, diyabet eğitim hemşiremiz ile de diyabet ilaç uygulamalarında (hap ya da insülin farketmeksizin) yapılan hataları düzeltip hastalarımıza gereken eğitimi vererek diyabetle mücadeleye hazır hale getiriyoruz.
Her yıl 14 Kasım dünyada diyabet farkındalığını arttırmak adına Dünya Diyabet Günü olarak idrak edilmektedir. Sizler de bu hastalıkla ilgili bilgi sahibi olarak hem kendinizi hem de çevrenizdekileri doğru yönlendirip bu pandeminin etkisinin azalmasına yardımcı olabilirsiniz. Sağlıcakla kalın.
Dr.Öğr.Üyesi Kubilay İşsever
İç Hastalıkları ABD