İyot ve İyot Eksikliği
02 Eylül 2020


İyot, tiroid hormonlarının üretimi için esansiyel bir elementtir. İyot içeren ya da iyot ilave edilen besinlerin tamamına yakını, >%90, mide ve duodenumdan absorbe edilir. İyot, insan vücudunda yaklaşık %70-80’i tiroid bezinde depolanmış vaziyette, total 15-20 mg olarak bulunur. Yetersiz iyot alınımında, tiroid bezindeki toplam iyot 20 µg’a kadar azalabilir. İyot yeterli bölgelerde, tiroid bezi, günlük yaklaşık 60 µg iyot tutmakta olup, Na/I pompası, iyodu, plazmanın 25-50 katı bir gradiyente karşı, tiroid bezine transfer etmektedir. İyodun, tiroksin (T4) ve triiyodotironini (T3) tiroid hormonlarının üretiminde anahtar bileşen olarak yer aldığı bilinmektedir. T4’ün %65, T3’ün ise %59’unu iyot oluşturmakta olup, T4’ün yarı ömürleri, sırasıyla 5-7 ve 1,5-3 gündür. Plazmaya salınan iyot, tekrar geri alınarak kullanılır ve diyetle alınan iyodun %90’ından fazlası, idrar yoluyla, az kısmı dışkı ile atılır. Dolayısıyla; üriner iyot konsantrasyon (ÜİK) ölçümü, 24 saatte interne edilen iyot miktarını belirlemede kullanılan, hassas bir yöntemdir. İyot eksikliğinde, tiroid hormon sentezi, aktif hormon olan T3 tarafına yer değiştirir ve tiroid bezinin, iyot tutma kapasitesi ve iyot tutulumu artar.  Belirgin TSH yüksekliği, ileri düzeylerdeki iyot eksikliklerinde beklenir, tiroid bezi uyarılır, tiroglobulin (Tg) sentez ve sekresyonu artar. İyot eksikliğine bağlı gelişen, tirosit proliferasyonu, tiroid hiperplazisi ile birlikte tiroid hormon üretiminde de değişiklik olur ve kolloid içinde depolanan Tg’nin iyot miktarı azalır. Monoiyodotirozin (MIT) sentezi, diiyodotirozine (DIT’e) göre daha fazla artış gösterir ve sentez, T4’den daha aktif olan T3 tarafına kayarak, MIT/DIT ve T3/T4 oranları artar. Burada, iyodun daha etkin bir biçimde kullanılması hedeflenmektedir. 

İyot eksikliği, önlenebilir zeka geriliğinin en önemli nedenlerinden biridir. İyot eksikliği kliniğinde; gestasyonda, düşük, ölü doğum, doğumsal anomali, hamilelik sırasında ve doğumdan sonra bebeklerde hastalık, endemik cücelik, yenidoğanda, guatr, hipotiroidi, cücelik, çocuklarda ve adölosanda, guatr, hipotiroidi, zeka geriliği, fiziksel gelişme bozukluğu, erişkinlerde, guatr ve komplikasyonları, hipotiroidi, zeka geriliği, kısırlıkta artma, kendiliğinden hipertiroidi, radyasyona karşı duyarlılıkta artma gibi hastalıklar görülebilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü (World Health Organization, WHO), Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) ve yeni ismi ile IGN (Iodine Global Network) tarafından yayınlanan kılavuzda, toplumda iyot düzeyi için, taramalarda ÜİK ölçümü önerilmektedir. Bireysel olarak, iyot durumunu tespit etmek için birden fazla ve farklı günlerde alınan idrar iyot örneğine ihtiyaç duyulmaktadır. Bunun için, bireylerin değil, toplumun iyot durumunu tesbit etmek ve toplum genelinde genellikle iyotlu tuz ile profilaksi yapılırken, risk gurubuna mensup bireylerde ayrıca iyot desteği vermek gerekebilmektedir.  TSH ve Tg ölçümleri de taramalarda da kullanılabilmektedir. WHO-ICCIDD-IGN tarafından önerilen yaşlara göre günlük iyot alım miktarları, 90 µg/gün (0-59 ay), 120 µg/gün (6-12 yaş), 150 µg /gün (yetişkin >12 yaş), >250 µg/gün (gestasyon ve laktasyonda) olarak belirlemiştir. Sofra tuzlarının iyotlanması, dünyada, iyot profilaksisi için önerilen en etkili ve uygun yöntem olrak bildirilmektedir. WHO/ICCIDD/IGN, ülkelere, ulusal düzeyde sofra tuzlarının iyotlanmasını önermiştir ve önerilen ulusal tuz iyotlama programları birkaç aşamadan oluşmaktadır. Tuzun iyotlanması, hedef kitleye (gebeler, çocuklar) ulaştırılması ve ardından periyodik monitörizasyon programlarının yapılması önerilmektedir.
Bir bölgede, guatrı endemik ilan etmek için, guatr prevalansının %5’in üzerinde olması gerektiği bildirilmektedir. Ülkemizde de guatr ve iyot eksikliği açısından endemik bölgeler bulunmaktadır. T.C. Sağlık Bakanlığı Aile ve Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması (AÇSAP) Genel Müdürlüğü ve UNICEF Türkiye Temsilciliği’nin katkıları ile Erdoğan ve ark, WHO/ICCIDD önerileri ile endemik bölgelerde 9-11 yaş arasındaki okul çağı çocuklarında (OÇÇ) guatr prevelansını ve etiyolojisini belirlemeye yönelik çalışmalarda bulunmuşlardır. Bu amaçla, 1997-1998 ve 1998-1999 öğretim yıllarında 20 il merkezinde toplam 5.948 OÇÇ’de STV ve ÜİK ölçülmüştür. Tarama yapılan iller, daha önce guatrın endemik olduğu bilinen illerden seçilmiş ve OÇÇ’nin önemli bir kısmının tiroid volümleri WHO/ICCIDD tarafından aynı yaş ve cins için önerilen sınır değerlerin üzerinde bulunmuş, çalışma sonucunda, 20 bölge için OÇÇ arasında guatr prevelansı %31,8 olarak hesaplanmıştır. Yirmi ilde, ÜİK’ler yeterli düzey olan medyan 100 μg/L altında bulunmuştur. Bu çalışmanın ardından, ülkemizdeki tüm tuzların iyotlanması ile ilgili çalışma başlatılmış, 1998’de iyotlu sofra tuzu üretimi zorunlu hale getirilmiş,  1999’da gerekli yasal düzenlemeler yapılmış, 2000 yılında iyotlu tuz kullanımı yaygınlaştırılmıştır. Ulusal iyotlama programından sonra, 2002 yılında AÇSAP Genel Müdürlüğü’nün ülke çapında il merkezlerinde tamamladığı hane halkı çalışmasında, hanelerin %63,9’unda iyotlu tuz kullanıldığı gösterilmiştir. Sofra tuzlarındaki zorunlu iyotlama ile proflaksi başladıktan sonra iyot durumunu saptamak ve OÇÇ’lerin iyot miktarını değerlendirmek ve iyot profilaksisinin, üretim, market, hane zincirindeki işlerliğini tekrar değerlendirmek amacıyla, daha önce taranan 20 bölgenin ilköğretim okullarından, 2002-2003 yıllarında, toplam 4.128 OÇÇ’den üriner numuneler alınarak, ÜİK’leri monitörize edilmiştir. Sonrasında, 2007 yılında, Türkiye İyot Monitörizasyon (TİM) ve Türkiye Durum Belirleme (TDB)  ile iki ayrı tarama gerçekleştirilmiştir. TİM çalışması ile daha önce iyot durumu bilinen illerdeki kısıtlı sayıda OÇÇ’den sadece idrar örnekleri alınarak bu il merkezlerinde ulaşılan son durumu monitörize etmek amaçlanmıştır. TDB çalışmasında yeni durum belirleme uygulanarak, 900 olguluk bir örneklem ile 24 il-ilçe-belde okullarından, idrar ve tuz örnekleri çalışılmıştır. Çalışmalar sonucunda kırsal ve kentsel okulların ÜİK karşılaştırmalarında, kırsal medyan ÜİK 42 μg/L bulunurken, kentsel değer 147 μg/L olarak saptanarak, anlamlı kabul edilmiştir. Türkiye’de, 1998’den 2002 yılına gelindiğinde, orta derece olan iyot eksikliğinin, hafif dereceye gerilediği; 2007 yılında ise, %40 hafif-orta iyot eksikliğinin devam etmekte olup, %7’si ağır iyot eksikliği olmak üzere, %47 iyot eksikliğinin mevcut olduğu bildirilmiştir.

İyot eksikliği; sonuçları ile ciddi hastalıklara neden olabilmekle birlikte, önlenebilir bir durumdur. Bununla birlikte; dünya nüfusunun büyük bir kısmı, halen iyot eksikliği riski taşımaya devam etmektedir. Son yıllarda, endemik guatr bölgesi olan ülkemizde de yapılan çalışmalar ve iyot proflaksileri ile birlikte, iyot eksikliğinde önemli derecede yol alınmıştır. Bununla birlikte; özellikle iyotlu tuz kullanımı sonrasında olmak üzere, iyot fazlalığı ile, otoimmün tiroidit, tirotoksikoz ve papiller tiroid mikrokarsinom olgularında artış ile ilgili çalışmalar ve görüşler bulunduğu bilinmektedir.

Doç. Dr. İlker Şengül

Arş. Gör. Mert Güngör

Giresun Üniversitesi Tıp Fakültesi,
Genel Cerrahi Anabilim Dalı,

  • İLKER ŞENGÜL kopya.jpg